Aşk Kırmızı: Üç kişilik aşk olur mu?





Ferhat, Nazlıgül ve Zeynep, hiç akıllarına gelmeyen bu soruyu, şimdi cevaplamak zorundalar.

Ferhat… Yıllar önce ilk aşkı Nazlıgül’ü kaybettiğinde çok acı çekmiş, yaralarını çok sevdiği Zeynep’le sarmış.

Nazlıgül… Yarım kalan aşkını kalbine gömmüş, Ferhat’tan sonra seviştiği hiç bir erkeğin gözlerine bakmamış.

Zeynep… Kocasına öyle aşık ki, ondan bir gece bile ayrı uyumaya dayanamıyor.

Ferhat’la Zeynep’in ayrı yattıkları ilk gece, Ferhat hiç ummadığı bir anda, hiç beklemediği bir yerde Nazlıgül’le karşılaşır. Bir meşk gecesinde.

Ertesi sabah, iki eski sevgili anlarlar ki, bir meşk gecesinin sabahında aşka yürümek, dünyada cennetten cehenneme yol almak gibidir. Zeynep aldatıldığını öğrendiğinde, üçünün de tek hissettiği, ateşin acısı olur.

Bir adamın ilk aşkıyken öteki kadın olmanın acısı Nazlıgül’ü yakar.

Kocasının kendisini aldattığını öğrenmek, Zeynep’i acıtır.

Çok sevdiği iki kadının acısı, Ferhat’a arafın cehennemden bile kötü olduğunu anlatır.

Herkesin masum olduğu bu aşk hikayesinde, Zeynep’le Nazlıgül’ün birbirlerini çok sevmeleri ise, bildiğimizi sandığımız cevapları yeniden düşünmemize yol açar:

Aynı anda iki kişiyi sevebilir misin?
Sadakat, üç kişilik bir aşkın neresinde durur?
Birini çok seviyorsan, onun sevdiğini de sever misin?
Seninle aynı adamı sevdiği için onu suçlayabilir misin?
Onun sevdiği kadına kendinden bile çok güvenir misin?
O soruyu hiç sordun mu; üçünüz olur muydu?

Yönetmen: Osman Sınav
Oyuncular: Nurgül Yeşilçay, Ezgi Asaroğlu, Tayanç Ayaydın, Teoman Kumbaracıbaşı, Sait Genay, Şebnem Dilligil, Renan Karagözoğlu, Güneş Çağlar Hüseyin, Serdar Yeğin, Sertaç Boztepe, Ceren Mertadam, Irmak İpek Altın, Özlem Hasgül, Tuğçe Karabacak, Ayda Aksel, Burak Sergen
Senaryo: Osman Sınav
Uygulayıcı Yapımcı: Taner Özbel
Görüntü Yönetmeni: Vedat Özdemir
Kurgu: Erol Adilçe
Ses Tasarım: Melodika
Sanat Yönetimi: Soydan Kuş
Müzik: Mehmet Erdem, Alper Atakan
Türkiye Dağıtımı: UIP Filmcilik
Gösterim Tarihi: 15 Mart 2013

Şeytanın Ormanı: Efsanelere inanmak gerek...



Richard Vineyard ailesiyle beraber hafta sonunu geçirmek için New Jersey’nin güneyindeki Barrens korusuna kamp yapmaya gider. Bazı rivayetlere göre burada 400 yıllık bir geçmişi olan korkunç Jersey Şeytanı yaşamaktadır. Jersey Şeytanı, yöre halkı tarafından 13. çocuğunu şeytana kurban etmeye zorlanan bir annenin hikayesine dayanan bir efsanedir.

Rivayetlere kulak asmayan Vineyard ailesi mükemmel kamp alanını bulmak için birlikte ormanın derinliklerine doğru ilerler. Bir süre sonra ormanda vahşice öldürülmüş hayvanlar bulunmasıyla ve kamptan genç bir çocuğun kaybolmasıyla olaylar korkutucu bir hal alır. Bu sırada Richard da bir şeyin onları takip ettiğinden şüphelenmeye başlamıştır. Çok geçmeden tatilleri paranoya ile dehşetin sınırlarında dolaştıkları bir yolculuğa dönüşür.

Yönetmen: Darren Lynn Bousman
Oyuncular: Stephen Moyer, Mia Kirshner, Erik Knudsen, Chantelle Chung, Peter DaCunha
Senaryo: Darren Lynn Bousmann
Prodüksiyon Tasarımı: David Hackl
Görüntü Yönetmeni: Joseph White
Kostüm Tasarımı: Laura Montgomery
Set Dekorasyonu: Mike Leandro
Müzik: Bobby Johnston
Türkiye Dağıtımı: Tiglon Film
Gösterim Tarihi: 15 Mart 2013

Yalnız Gezegen: Gürcistan ormanlarında gerilim...



Birbirine âşık nişanlı çift Alex ve Nina Kafkas dağlarına yapacakları gezide bölgeyi iyi bilen Dato’yu rehber olarak tutarlar. Başta her şey yolunda görünse de üçünün yaşadığı bir olay sonrası gezinin seyri tamamen değişecek, huzur dolu saatler yerini gerilime ve kestirilemeyen olaylara bırakacak ve hiçbirinin hayatı artık eskisi gibi olmayacaktır. Locarno, Toronto, New York gibi pek çok festivalde beğeniyle karşılanan film, AFI Fest En İyi Film ödülünün yanı sıra, Nuri Bilge Ceylan’ın jüri başkanı olduğu 31.İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma’da en iyi filme verilen Altın Lale Ödülü’nün sahibi oldu.

Yönetmen: Julia Loktev
Oyuncular: Gael García Bernal, Hani Furstenberg, Bidzina Gudjabidze
Senaryo: Julia Loktev
Prodüksiyon Tasarımı: Rabiah Troncelliti
Görüntü Yönetmeni: Inti Briones
Kurgu: Michael Taylor
Kostüm Tasarımı: Rabiah Troncelliti
Türkiye Dağıtımı: M3 Film
Gösterim Tarihi: 15 Mart 2013

Hazine Avcısının Maceraları: Küçüklere, büyüklere animasyon...



Tad, aynen kahramanı Max Mordon gibi ünlü bir arkeolog ve hazine avcısıdır, rüyalarında tabii! Gerçekte ise Tad Şikago’da çalışan bir inşaat işçisidir. Çocukluğundan beri en büyük hayali hazine peşinde koşan bir kahraman olmaktır. Nihayet bir gün şans ona güler ve bir dizi yanlış anlaşılmalar sonucunda, Tad kendini Peru’daki Kayıp Şehir’i bulmak için yola çıkacak olan bir profesörün yerine geçmiş olarak bulur. Profesörün güzeller güzeli kızı Sara da bu macerada ona eşlik edecektir. Sonunda hayalleri gerçek olan Tad’e bu görevde çok özel bir grup kahraman yardım eder: Tropik kuş Belzoni ve çılgın köpek Jeff. Acaba mumyalar, ateş topları, vahşi hayvanlar ve kötü adamlarla dolu bu tehlikeli macerada Tad ve arkadaşları Kayıp Şehir’i kurtarabilecekler midir?

Gişe rekorları kıran ve son yılların en kaliteli animasyonlarından biri olarak gösterilen Hazine Avcısının Maceraları, eğlence dolu hikâyesiyle hem çocukları, hem yetişkinleri maceraya davet ediyor. En yenilikçi ve modern 3D teknikleriyle çekilen film, birbirinden renkli karakterleri ve sürükleyici hikâyesiyle dikkat çekiyor. 17 Şubat 2013’te verilen Goya Ödülleri’nde En İyi Animasyon, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Yeni Yönetmen olmak üzere tam 3 ödül kazanan film, ülkemizde Kuzey Güney’in yıldızı Buğra Gülsoy’un seslendirmesiyle ve 3D seçeneğiyle 15 Mart’ta vizyona giriyor.

Yönetmen: Enrique Gato
Seslendirm Kadrosu: Meritxell Ané, Óscar Barberán, Fiona Glascott, Michelle Jenner
Senaryo: Verónica Fernández, Jordi Gasull, Neil Landau
Kurgu: Alexander Adams
Sanat Yönetimi: Juan Jesús García Galocha
Müzik: Zacarías M. de la Riva
Türkiye Dağıtımı: Tiglon Film
Gösterim Tarihi: 15 Mart 2013

Jin: Can yakma ve cana kıyma üzerine bir masal...



Jîn, 17 yaşlarında, hayata katılmak için çıkışları zorlayan ve bu yolda karanlık ormanları cesurca aşmaya çalışan, sanki bir ‘Kırmızı Başlıklı Kız’dır.

Film, Jîn’in bilmediğimiz bir nedenle, dağdaki silahlı bir örgütten kaçmasıyla başlar. Hem kaçtığı örgüt elemanlarından, hem de kolluk kuvvetlerinden gizlenerek, dağlarda, ormanlarda yapayalnız günler ve geceler geçirir. Amacı bir büyük şehre, hayata, belki de hiç görüp bilmediği büyük dünyaların hayallerine ulaşmaktır.

Küçük ama dayanıklı vücudu, taze ama güçlü iradesiyle kendine doğanın ürkütücü karanlığı
ve vahşiliğinde yer açmayı başarır. Çatışmaların ortasında kalır, üzerine açılan ateşlerden cesurca korunmayı bilir, korkar, üşür, karnını doyurur. Ona en büyük gücü ve teselliyi, belki benzer tehditler altında beraber saf tuttuğu hayvanlar verir. Bir bombardımandan korunmak için bir ayıyla bir ini paylaşır, bir geyikle dayanışır, yaralı bir eşeği tedavi eder, yumurtasını yediği bir vahşi kuşla anlaşır, bir vaşak tarafından teselli edilir, bir yılan tarafından uyarılır, bir at tarafından korunmaya çalışılır...

Sonunda elde ettiği sivil giysilerle dağdan iner. Ancak onun için ova dağdan daha tehlikeli, daha tehditkar ve daha can yakıcıdır. Ne kadar uğraşsa ve çırpınsa da gittikçe daralan çemberden çıkıp hayalini kurduğu yere (?) bir türlü varamaz. Küçük narin vücudu gibi kalbi de ağır yaralar almaya devam eder.

Büyük bir hayal kırıklığıyla dağlara, yalnızlığına geri döner. Doğanın içine, melankolik, uzanır. Yine bombaların ve kurşunların altında, devrilen ağaçların, parçalanan hayvanların arasına sıkışır. Artık isyanı çaresizliğe dönüşmüştür. Bu çıkışsız yolda, yaralı bedenini ve kalbini kucaklayacak, ağaçlar ve hayvanlardan başka kimsesi yoktur.

Yönetmen Görüşü

Masallar, destanlar, şarkılar insanlık tarihi boyunca aşağı yukarı hep aynı şeyi söylemiş: Can yakma, cana kıyma! Ama insan her dönem, her coğrafyada, her iklimde, her durumda yarattığı ‘öteki’yle bu durumu hiç aşamamış. Aşamıyor... Farklı bir dil konuşanı, farklı bir renge, inanca sahip olanı, farklı cinsel hayatı olanı, kısacası ‘öteki’ni hep kendisi için bir tehdit saymış. Bu tehdidin korkusuyla da ötekini tehdide ve yok etmeye girişmiş. Dünyanın hangi noktasına bakarsanız bakın, bugün de böyle: ‘Öteki’nin kıyımı devam ediyor.

Bu kıyıma bizzat katılmayanlar da duyarsızlıklarıyla, tepkisizlikleriyle bilerek ya da bilmeyerek destek oluyorlar. Sanki hiç şahit yok gibi!

Bana ise milyonlarca yıldır bu durumun en yüce şahitleri hep hayvanlar gibi geliyor. Kendileri de bu kıyımların bizzat kurbanları olmalarına rağmen, bakışlarıyla, duruşlarıyla, yaralarıyla bu vahşete ve acıya şahitler. Bir sonraki kıyımı durdurmanın en umutlu yolu bir öncekinin şahidini bulmakla başlamıyor mu?

Bu film, bu kıyımlardan bir tanesinin masalını şahitleriyle beraber görmek hevesinde. Kendine özgü ritmini bu hevesle kurma arzusunda. - Reha Erdem

Yönetmen: Reha Erdem
Oyuncular: Deniz Hasgüler, Onur Ünsal, Sabahattin Yakut, Yıldırım Şimşek
Senaryo: Reha Erdem
Yapımcı: Ömer Atay
Görüntü Yönetmeni: Florent Herry
Kurgu: Reha Erdem
Ses Kurgu: Reha Erdem & Herve Guyader
Müzik: Hildur Gudnadottir
Türkiye Dağıtımı: PinemArt
Gösterim Tarihi: 15 Mart 2013

Çanakkale Yolun Sonu: Türk tarihinin en şerefli sayfalarından...



25 Nisan 1915… Osmanlı İmparatorluğu’nun direniş kapısı olan Çanakkale, gemi yoluyla geçilememiş ve işgâlciler, çaresiz bir manevrayla Gelibolu kıyılarına çıkartma yapmaya başlamışlardır. İşgâl kuvvetlerinin belki de en büyük direnişi gördükleri koy, o andan sonra mağlup bir ordunun adıyla anılacaktır: Anzak Koyu.

Hilal-i Ahmer cemiyetindekiler ve Muhsin’le Hasan’ında içinde bulunduğu destek birliği beş günlük yolculuğun sonunda, 25 Mayıs 1915’te cepheye ulaşırlar. Hasan, siperlere indiği anda, savaşın hayal ettiğinden daha acımasız olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Daha ilk gün, bir Anzak askeriyle siper içerisinde burun buruna gelir ve abisinin son anda yardımına koşmasıyla kıl payı hayatta kalır.

Birkaç gün sonra Muhsin bir Anzak keskin nişancıyı vurup, daha önce Balkan savaşında da komutasında yer aldığı Yüzbaşı İbrahim Adil tarafından keskin nişancılık görevine getirilir. Muhsin’inse İbrahim Adil’den tek bir isteği vardır. Kardeşi Hasan’ı geri hizmete çektirmek… O andan sonra Muhsin, bir diğer keskin nişancı Şeref’le birlikte yüksek rütbeli düşman askerlerini avlayacak, kardeşi Hasan’sa ikmal çadırlarından cepheye tüfek ve mermi sandıkları taşıyacaktır.

Muhsin’in nişancılık ve sızma konusundaki hüneri, düşman hattında kısa sürede efsane olmasına yol açar. Bu durum karşısında Anzak askerlerin bile içten içe nefret ettikleri İngiliz Binbaşı Steward, karşı atağa geçmek ve kendi canını korumak amacıyla ordunun en iyi nişancısı olan, onbaşı William Eagle’ı Anzak koyuna getirtir. Eagle’ın tek bir görevi vardır. Mümkün olduğunca çok subay öldürmek ve bütün koya nam salan Muhsin’in dikkatini çekip bu hünerli Türk nişancının hayatına son vermek...

Yapım Notları

Genel Yönetmenliğini Serdar Akar’ın, yönetmenliğini Kemal Uzun’un üstlendiği Çanakkale Savaşı'nı konu alan “Çanakkale Yolun Sonu” filmi 15 Mart 2013 tarihinde Şehitleri Anma Haftası’nda bir ilki gerçekleştirerek başta Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, İsviçre, Azerbaycan olmak üzere 25 ülkeyle aynı anda vizyona giriyor.

Savaş'ı bir askerin gözünden tüm gerçekliğiyle beyazperdeye aktaran filminin başrollerini Kurtlar Vadisi dizisinin fenomen karakteri Memati Baş'ı canlandıran Gürkan Uygun, İngiliz oyuncu Stephen Chance, Ben Warwick, Umut Kurt, Berrak Tüzünataç, ve Mahir Günşıray paylaşıyor.

Mart ayında, 25 ülkeyle aynı anda vizyona girecek olan filminin afiş çalışması için fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut, Çanakkale’nin Ezine ilçesindeki özel platolarda oyuncuların fotoğraflarını çekti. Beyazperdede izleyiciyi bir zaman makinesi gibi 1915 yılına; cephenin ve savaşın yaşandığı, bir ulusun ölüm kalım mücadelesinin içine götüren film 2013 sezonun en iddialı yapımları arasında gösteriliyor.

Yönetmen: Kemal Uzun
Oyuncular: Gürkan Uygun, Stephen Chance, Ben Warwick, Umut Kurt, Berrak Tüzünataç, Mahir Günşiray
Genel Yönetmen: Serdar Akar
Yapım Şirketleri: TT Film, Fono Film
Türkiye Dağıtımı: Warner Bros. Türkiye
Gösterim Tarihi: 15 Mart 2013